AYSEL’İN MİRASI SERİSİ- BÖLÜM 1
- Ahu Sıla Bayer

- 12 Ağu 2024
- 2 dakikada okunur
KALP ACISININ İLACI: BİR KALP
Bir laf vardır, “Kişinin nasıl yaşadığını anlamak için ölüm şekline bir bakın”, derler.
3 Ağustos Cumartesi akşamüzeri günbatımında annemiz, ablamız, aşkımız, en yakın arkadaşımız Aysel, huzur içinde, neşeyle ama daha da önemlisi bir şaka, bir komiklikle teslim etti canını.
O anda onunla sofrada oturan erkek kardeşi ve kızını güldürdükten beş dakika sonra.
Tarihten ünlü son sözleri hatırlayalım; Ayseli’imizi de efsanevi sözlere assolist olarak ekleyelim:
“Yaptığım işler hak ettikleri niteliğe ulaşamadı. Bu, Tanrı’ya ve insanlığa karşı bir ayıptır”. – Leonardo da Vinci
“Ben yapısalcı değilim” - Roland Barthes
“Son sözler yaşarken yeterince konuşamamış aptallar içindir”. – Karl Marx
(“Tanrı ruhunu affetsin” diyen pedere cevaben) “Neden olmasın? Ruhum O’na ait zaten.” – Charlie Chaplin
“Baba, onları affet, ne yaptıklarını bilmiyorlar.” – Hz. İsa
“Buradan da türkü bara gidelim.” – Aysel Bayer.
Annemi bu sözü söylemeye götüren süreç, 11 gün süren uzun bir ishal ve bu ishale yol açan bağırsak enfeksiyonu hastalığı; ama daha da öncesinde 7 yaşındayken yokluktan ve rutubetten onu esir alan, yaşamı boyunca kimi zaman sakat kalmasına, kimi zaman şiddetli ağrılar çekmesine neden olan artirit romatizmanın son evresi.
Son gün sabahtan ishali durdu; 11 gün sonra ilk kez serumla beslenmek dışında boğazından bir şeyler geçti. Önce “dondurma verin bana” dedi. Çikolata-kaymaklı iki top dondurmayı öyle bir yedi ki içimiz çikolata kaymak gibi oldu. Evde bir şenlik, bir kutlama. Biz de dayımla yüz bulupakşam yemeği masasına oturttuk onu. Çorbayı afiyetle yediğini görünce “Annemiz yaşama döndü” nidalarıyla şerefine kadeh kaldırdık, bardak tokuşturduk.
İşte tarihin önemli sözlerinden, “Buradan da türkü bara gideriz artık”, bu ortamda söyleniverdi. Aysel’in tutkulu yaşama son tutunuşu. Kendi terimleriyle “Rock’n roll forever” deyişi. Tekirdağ-Kumbağ’da başkaca bir eğlence mekânı olmadığından, çevreyi nasıl farkındalıkla algıladığının son kanıtı. Hayatında bir kez olsun türkü bara gitmişliği yok. Yaşlı haliyle yapacaklarının sınırlarıyla son dalga geçişi.
Aysel ölmeden iki gün önce bana Orhan ve Osman Gazi türbesine gitmemi vasiyet etmişti.
Cenaze boyunca bu isteği kesintisiz dürttü beni.
“Git bir bak bakalım, türbenin tabanında ne var?” demişti benim canım güzelim.
Bizim ailenin genlerinde üşengeçlik bulunmadığından, cenaze sonrası Batuhan’la soluğu Bursa’da aldık. İçimizde, Aysel’i toprağa verdiğimiz sırada bu vasiyetten bahsettiğimiz eşin-dostun merakı.
Orhan Gazi’ye daldık; tabanında türbeden yıllar önce inşa edilmiş Manastır mozaikleri.
Ben dedim ki “Aysel’in sürprizi bununla kalmaz, kalmamıştır. Maceradan yana bir numara yok bu mozaiklerde. Daha derin bir anlam yoksa ben de kızı değilim.”
Bu düşüncelerle Osman Gazi’ye girdik. “Taban mı demişti acaba, tavan mı?” diye sorgularken, Osman Gazi türbesinin tavanında gördük Aysel’in mirasını.
Kıpkırmızı, kalp şeklinde bir balon.
Görevlilere sorduk heyecanla. Cumartesi günü bir çocuğun elinden kaçmış, arşa tutunmuş.
“Patlatmak istedik, yapamadık” dediler. “Patlatmayın” dedim. “Annemin mirası.”
“Tevafuk olmuş hanımefendi,” diyen görevlinin gözlerinde bir hüzün.
Bizim kalbimizde bir ferah.
Aysel bize en gerçek, en elle tutulur olanı, uçuşan havayı bıraktı. Keşfetme azmi, son anında bile eğlenme hevesi o balonu doldurdu.
Kalbinden sızan kan çember oldu, arşa oturdu.
Yedisi İzmir’de, mânâsı sonsuzlukta okundu.




Aysel teyzeyle hiç tanışma fırsatımız olmadı. Onu sizin sosyal medyadaki paylaşımlarınızdan tanıdım. Her gördüğümde ne neşe dolu, gözleri ışıl ışıl bir anne derdim. Eminim ki sevenlerinin bu dünyadan iyi ki bir Aysel geçti ve birlikte anılar biriktirdik dediği şahsına münhasır bir kişilikti. “Buradan da türkü bara gidelim” sözü de ancak ona yakışırdı eminim. Neşesi hep sizinle olsun! - Emre